top of page
Ara

İntihar (Özkıyım) Nedir? Altında Yatan Nedenler, Sinyalleri ve Ne Yapılmalı?

Hayata karşı yaşama isteğimi kaybettim. Allah’a inancım olmasaydı intihar ederdim. Çocuklarım olmasa çok kez ölmeyi düşündüm. Geri de kalacaklar olmasa onlarca kez canıma kıyabilirdim. Hayatım tamamen umutsuz ve çaresizlik içindeyim. Hiçbir şeyin düzelmeyeceğine neredeyse eminim…


Hayatın getirdiği zorluklar karşısında zaman zaman ‘Ölsem de kurtulsam’ düşüncesi ile bugün bahsedeceğim kısım biraz farklı olacak.


Hayata karşı isteğinizin nasıl? Zihniniz de hiç plan yaptınız mı?


Ölmek istemek bir yardım çağrısı olabilir ancak intiharı eyleme dökmek umutsuzluk ve çaresizlik ile kişi için başa çıkılamadığı noktadır. Yaşadığınız duygu ve düşünceleri ağır bir depresyonun sonucunda yardım alınmadığı için gelmesi çok yüksek bir oran taşıyor. Bu nedenle 2 ihtimalde de psikolojik destek alınmalıdır. Bugün ise ölüm isteğinin eyleme dökülmesi yani ‘özkıyım’ kavramından bahsedeceğim.


Psikolog olarak gözlemlediğim intiharın cinayet olma özelliği göz ardı edilmesidir. İntihar benliğin cinayetidir ve kişinin hem öldüren hem öldürülen olduğu ölümdür. 3 temel dayanak üzerine; ‘ölmeyi istemek, öldürmeyi istemek ve öldürülmüş olmayı istemek’ içeren bir ölüm biçimidir. Zaman zaman bir çok insan hayatın getiri ve götürülerinde ölmeyi dileyebiliyor. Ancak öldürmeyi ve öldürülmüş olmayı dilemiyor. Nice başarısız ya da yarı da vazgeçilen intihar eylemleri de aynı şekilde. Sadece ölmüş olmayı dilemek. Aslında intiharı değil acıları ve yükleri bırakabilmek…


Ölüm bir nevi acılarının son buluşu olduğu gibi yeniden de bir doğuş gibi gelir kendisine çünkü bedenini feda ederek ‘kendiliğin kurtarılışı’ yani ruhsallığın özgürlüğü gibiymiş gelir. Hendin,özkıyım sonucu kişinin ruhunun özgürleşeceğine dair inanışını psikolojik olarak bir yeniden doğuş ve içsel kaybettiği nesne ile yeniden buluşma fantezisi olarak tanımlar. Bırakan biri olmak, bırakılmış biri olmak duygusundan kurtuluştur. İntihar hastalarının ölüme yükledikleri bilinçdışında ki anlam, kayıp, ayrılık ve terk edilmeye verdikleri yanıttır. Birinin ölü olmak için ısrarı, kaybettiği içsel nesne olmadan yaşayamamasının kararlığını yansıtmaktadır.


Özkıyım Olgusunun Psikodinamiği Nedir?

Bu kısım biraz daha teorik olacak. Psikanaliz kuramının kurucu olsan Sigmund Freud’a göre her birimizin ruhsallığını ifade eden libido kuramını ortaya atmış ve libidinal enerjiye sahip olduğumuzu söylemiştir. Bu libidinal enerjinin insanın sadece aslında 2 dürtüsü olduğunu ve bunların yaşam ve ölüm dürtüsü yani Eros ve Thanatos’un varlığından bahseder. Bizler doğduğumuz andan itibaren bu libidinal enerjiyle hayata gelir ve ölene kadar Eros ve Thanatos’un çatışması içerisinde yaşarken Eros yani yaşam dürtümüzün baskın gelmesi ile hayatta kalır, doyum sağlarız.


Bu Libidinal Enerji ise yine Freud’un insanın kişilik örgütlenmesinin oluşumunu anlattığı I. Topografik Model kuramında bahsettiği İd,Ego ve Süperegonun birleştiricisidir. Basit bir dille ifade etmem gerekirse İd,arzu ve dürtülerimizin bulunduğu karanlık bilinçdışı alanımız, Süper Ego arzu ve dürtülerimizin bastırma ve dizginlememizi söyleyen kurallar, ahlak değerleri, öğretiler ve Ego’ da İd ve Süperego arasındaki teraziyi denge de tutmaya çalışan, İd’in isteklerini belli ölçülerle karşılarken, Süperego’nun da baskısını gerektiğinde yumuşatarak gerektiğinde de doğru ve ahlaki durumlara riayet eden alanımız. Ego ve süperegonun bir kısmı bilinçdışında iken diğer bir kısmı ise bilinç düzeyindedir.

Ego bu dengeyi çok oynatmadan iki tarafı da gerektiği noktalarda memnun edemediği ve terazinin bir kefesinin artık tamamen baskın geldiği nokta da ise psikiyatrik hastalıklar ve ruhsal çöküntü oluşmaya başlıyor. Bazı hastalıklarda Süperego galipken, bazılarında sürekli İd doyurulmak istiyor…


İntiharda(özkıyım) ise bir taraf öldürmeyi isterken (süperego), diğer taraf ise öldürülmüş olmayı diliyor (İd). Libidinal enerjinin artık sağlıklı bir şekilde hayata tutunamadığı bu nokta da gelen melankoli ile (Ego) pes ederek ölmeyi istiyor ve kişi intihar ediyor. Eros ve Thanatos’un savaşında İntihar olgularında kazanan her zaman Thanatos oluyor…

İntihar Etme Düşünceleri Olan Bireylerin Verebilecekleri Sinyaller

Öncelikle aşağıda bahsedeceğim bu sinyaller kişinin intihar edeceği anlamına gelmeyebilir. Bazen bu bireyler bir yardım çağrısı, acılarının görülme ve fark edilme ihtiyacından kaynaklı dile getirebilirler. Ancak böyle bir durum da bile ihtimaller üzerinden gidilmemeli,risk alınmadan bir psikolog gerekirse hem psikolog hem psikiyatriden destek alınmalıdır. Bu sinyaller;


İntihar etmek istediğini söylemek, intihar edenlerden övgüyle söz etme, intihar ve ölüm ile ilgili konular ile ilgilenme, ölümü yüceltmek ve her şeyin çözümü şeklinde bahsetmek, intihar ile ilgili araştırmalar yapmak, sosyal hayattan artık iyice uzaklaşmak ve içe kapanmak, sürekli üzgün ve çökkün bir duygulanım da olmak, isteksizlik ve keyif alamama, hayatın anlamsızlığı ile ilgili yoğun düşünceler, hiçbir şeyin öneminin kalmaması, kimsenin ona yardım edemeyeceğine inanması, yoğun bir suçluluk ve pişmanlık duymak, hayata karşı yoğun öfke duymak ve yakın çevresiyle vedalaşırmışçasına ya da vedalaşmış olsa ne olurdu gibi sorular sormak bunlara örnek verilebilir.


İntihar İçin Koruyucu ve Risk Faktörleri Nelerdir?

İntihar,tüm yaş grupları arasında önde gelen ölüm nedenleri arasında 8. ile 12. sıra arasında yer almaktadır. Ergenler arasında ise 2. ya da 3. sıraya kadar düşmektedir.

Erkeklerin kendilerini öldürme oranları, kadınların kendilerini öldürme oranlarından 4 kat daha fazladır. (Arias ve ark.,2003)


Psikiyatrik hastalıklar ve özellikle bazı kişilik bozukluklarında intihar oranları çok yüksektir. İntihar edebilecek bir duygulanım için depresif olmak kaçınılmazdır. Bu nedenle Majör Depresyon tanısı ya da kişilik örgütlenmeleri ile birlikte yaşadıkları terk depresyonu ve yutulma duyguları ile başa çıkamayan ego kapasitesi düşük bireylerin bir çoğu hayatlarının belirli bir döneminde intiharı düşünüyor ve en az 1 kere bunu eyleme geçirmektedir.


Kapsayan bir aile ortamının olması koruyucu bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Aşağıda bahsedeceğim risk faktörlerinin tam tersi durumlar intihar olgusunda koruyucu faktörlerdir. Risk faktörleri ise; bekar olma, boşanma, ebeveyn-eş kayıplarında ve yalnız yaşayanlarda intihar oranı daha yüksektir. İşsizlik ve düşük sosyoekonomik seviye gibi sosyolojik faktörlerle, daha önce bir intihar girişiminde bulunmak, beklenmedik travmatik deneyimler yaşamak (tecavüz,savaş,saldırı vs.), ailede intihar öyküsünün bulunması, alkol ve madde kullanımı, çocukluk çağı travmaları, aile içi şiddet ve bedensel hastalıklar önemli risk etmenleridir. Psikiyatrik bir bozukluğun bulunması başlıca risk etmeni olarak kabul edilmektedir.

Çevreniz de İntihar Etme Riski Olduğunu Düşündüğünüz Bir Yakınınız ya da Siz Böyle Düşünüyor iseniz Ne Yapılmalı?

İntihar eden bireyler; kendilerini yok etmekten başka alternatiflerinin kalmadığı bir “duygulanım taşkınlığı” ve kargaşa içerisindedirler. Bir çok kişi bu konuda yanlış bir düşünceye sahiptir. İntihar üzerine konuşmak kişiyi intihar etmeye teşvik etmez. Tam tersine konuşulabilinmelidir. Bu nedenle de doğru merciilere yani ruh sağlığı çalışanlarına başvurmanız ivedilikle önem taşımaktadır. Yardım alınmadığı süreçler de intihar etmesinden çok zaman önce kişi işlevselliğini yitirmeye başlar.Bu süreçte kendini yaralama davranışı, alkol kullanımı, iş ve sosyal işlevsellikte azalma görülebilmektedir. Duygulanım düzenlenmesini sağlayamayan ve dayanılmaz endişe ile başa çıkamayan hastalarda “kontrol kaybı ve dağılma” ortaya çıkmaktadır. Bu aşamada hasta tamamen çaresiz, yardım edilemez ve umutsuz hisseder. Kendiliğin dağıldığı bu aşamada intiharla ilişkili gösterişli rüyalar ve fanteziler görülür. Yaşam ve ölüm üzerine kontrolü sağladığına ilişkin sınırsız gücü olduğuna ilişkin fanteziler oluşur. Bu aşamada hastalar ruhsal ve fiziksel olarak ayrıldıklarını, bedenlerini öldürerek ruhlarını acıdan kurtaracaklarını düşünürler. Bu nedenle de;


Bu kişiler için psikoterapi mutlaktır gerekiyorsa psikiyatri ile birlikte çalışılmalıdır. Endişe ve duygulanım taşkınlığı ile başa çıkmakta güçlük çeken ve intiharı düşünen bu kişiler bu süreçte intihar düşüncelerini terapistleriyle paylaşabilirler, duygularını paylaşarak birlikte terapötik bu süreçte kişinin ego kapasitelerin güçlendirilerek zayıflamasının altında yatan nedenler çalışılabilmekte ve libidonun işlevsel bir biçimde geri çalışabilmesi terapi ile sağlanmaktadır.


Uzm. Kln. Psk. Ceren TATAR

778 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page