Koronavirüs Korkusu mu Kaygısı mı?
10 Mart 2020 tarihinde ilk vakanın ülkemizde görülmesi ile hayatlarımızda bir çok şey değişti ve değişmeye devam ediyor. Yeni normallerimize alışırken sürecin en başından beri her bir bireyin bu yeni ve belirsizliklerle dolu durum ile başa çıkarken verdiğimiz reaksiyonlar farklı olmakta…
Peki ya Koronavirüs’e karşı korkmak mı, kaygılanmak mı yoksa umursamazlık mı?
Bir klinisyen olarak anksiyete bozukluğu ile gelen danışanlarım da dahil bu süreçte herkese söylediğim şey; bu süreçten korkmalı ve tedbirli olmalıyız. Bu korku bizi önlem almaya, sağlıklı beslenmeye, temas ve hijyene dikkat gibi işlevsel davranışlara yöneltecektir. Korkmak bizi durumun ciddiyetini hatırlatarak kurallara uyabilme ve önlemler alma adına tetikte tutacaktır. Anksiyete dediğimizde herhangi bir tehdit veya tehlike karşısında fiziksel,duygusal ve davranışsal tepki vererek kalınan durumdan bahsederiz. Anksiyete herkete olan ve işlevsel bir durumdur. Ancak anksiyetenin şiddeti,süresi ve gündelik hayatı etkilemesi ise kişinin işlevselliğini ve hayat kalitesini fazlası ile düşürmektedir. Tüm anksiyete bozukluğunda da bu 3 nokta da aşırılık olduğundan dolayı kişiler psikoterapiye gelir. Tabiki de kişinin fazla anksiyete halinde olması problem olduğu gibi 0 anksiyete ile devam etmesi de aynı derecede büyük bir sorun.
Örneğin dışarıda bir kasırga var iken bunun bilincinde olup evimizin çatısını sağlamlaştırmak, fırtınaya göre giyinmek belki elektriklerin kesilme ihtimalini alarak hazır bir acil durum çantası oluşturmak bizi kasırgadan yüksek ölçüde koruyacaktır. Peki ya kasırgayı her an düşünmek, şiddetli bir kaygı ve hassasiyetle kasırgaya davranmak? Marketleri yağmalamak, bir kişi öksürdü diye insanlarla kavga etmek, dışarı ile temasında dikkatli olup mümkün olduğunca izole olunduğu hal de yoğun bir şekilde covid üzerine düşünmek veya hijyen kurallarını bazı psikolojik rahatsızlıkları (temizlik takıntısı, sağlık anksiyetesi…) besleyecek şekilde kullanmak? Daha da kötüsü kasırgaya bana bir şey olmaz diyerek aldırış etmemek? Koronavirüs sürecinde en basit maske takma da dahi bazı vatandaşların bana bir şey olmaz düşüncesi ile aslında bu gerçekliği ruhsallıklarında inkar ederek başa çıkabildiği için hem kendisini hem de çevresini tehlikeye açık hale getirmek? Kısacası, kasırgaya karşı yeteri kadar korku ile yaklaştığımızda koruyucu hal de iken fazla ya da hiç korku ile ise tamamen işlevsel olmamakta…
Peki ya ne yapılması gerek?
Yaşanılan bu normalleşme sürecinde Sağlık Bakanlığı’nın belirttiği kurallara kesinlikle uymalıyız. Bana ya da yakınlarıma bir şey olmaz diyerek önlem almamak önce kendimizi sonra temas ettiğimiz her kişiyi riske atmak demektir. Bu durum yeni vakaları arttıracağı gibi sağlık personelleri için de daha fazla iş yükü demek. Peki ya bu durumdan aşırı kaygı duyanlar? Bu kişilerin gerçeklik çerçevesinde belirtilen önlemleri almaları fazlasının ise aslında bir önlem değil kaygılarını işlevsel olmayan bir biçimde yönetememesinden kaynaklı davranışlar gerçekleştirdiğini unutmamalı. Koronavirüs ile ilgili her haber ve programı takip etmemeli mümkünse günde 1 kere doğru bir haber kaynağından gündemi takip etmelidir. Yaşanılan bu süreç içerisinde kaygıları üzerine fazlaca düşündüklerinde odaklarını değiştirecek, keyif alabilecekleri aktivitelere yönelmeli ve bu süreci aslında bir fırsata da çevirebileceklerini unutmamalıdırlar. Çevresindeki kişiler ile sohbetlerinde koronavirüs konusundan mümkün mertebe uzaklaşmalılardır.
Bir Klinik Psikolog olarak ayrıca somatik takıntıları olan kişiler yani her an kendi bedenini yoklayarak hasta mıyım acaba diyerek hastaneleri gezen, doktorlara giden kişiler bu süreçte gereksiz yere telefon ile arayarak ya da hastaneye giderek aslında sağlık çalışanlarını meşgul etmekte. Bu kişilerin her an ateş ölçmek, bedenlerini yoklamak gibi davranışları bırakmalıdırlar. Diğer bir grup olan temizlik takıntısı olan kişiler de bu süreçte aşırı hassas davranabileceğinden öncelikle bu 2 grup ve sonrasında kaygısının kendisinde yıkıcılığa götüren her kişinin psikoterapi desteği alması gerekmektedir.
Unutmayalım ki Covid-19 gerçek bir tehdit. Ancak bu tehdite karşı umursamazlık ve ya aşırı anlam yüklemek ise kişinin ruhsağlığı için yıkıcı bir süreçtir. Tedbirlerimizi almayı unutmadan sağlıklı günler diliyorum.
Uzman Klinik Psikolog
Ceren TATAR
Comments