OKB'yi Kendim Yendim Demek Ne Kadar Gerçekçi? Psikologdan Gerçekçi Yanıt
- Uzman Psikolog Ceren TATAR

- 13 Nis 2022
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 17 Haz
Obsesif kompulsif bozukluğu kendi başına yendiğini düşünen birçok kişi, semptomların bir süre sonra geri döndüğünü fark eder. Bu yazıda OKB’yi psikanalitik düzeyde anlamak ve kalıcı dönüşüm için nasıl çalışıldığını ele alıyorum.
OKB'yi Kendim Yendim Demek Ne Kadar Gerçekçi?
Psikoterapiye başvuran birçok kişi şu sözlerle gelir:
“OKB’yi kendim yendim sanıyordum ama tekrar başladı.”
Belirtilerin geçici olarak azalması mümkündür. Ancak semptomların temelindeki çatışmalarla çalışılmadığında, obsesif kompulsif bozukluk sıklıkla tema değiştirerek geri döner.
Bu yazıda, obsesif kompulsif bozukluğu (OKB) psikanalitik yaklaşımla ele alıyor, en sık yaşanan belirtileri ve bu semptomların neden bazı terapi yöntemleriyle bastırılsa da kalıcı olarak çözülmediğini detaylandırıyoruz.
⸻
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) Nedir?
OKB; zihinde istemsiz şekilde ortaya çıkan, rahatsız edici düşünceler (obsesyonlar) ve bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı azaltmak için yapılan davranışlar (kompulsiyonlar) ile karakterize edilir.
Ancak psikanalitik bakışa göre, bu sadece bir düşünce/davranış döngüsü değil; bilinçdışı çatışmaların yüzeye çıkma biçimidir.
Psikanalitik Yaklaşım OKB’ye Nasıl Bakıyor?
Psikanalitik terapide amaç, semptomu ortadan kaldırmak değil; semptomun neye hizmet ettiğini anlamaktır.
Bu yaklaşım şunu sorar:
– Bu düşünce neden bu kadar rahatsız edici?
– Bu kontrol etme ihtiyacı neyi temsil ediyor?
– Bu davranış hangi içsel duyguyu düzenlemek için yapılıyor?
OKB, düşüncelerle gerçeklik arasındaki sınırın silikleştiği bir yapıdadır. Kişi, düşündüğü bir şeyi yapmış gibi hissedebilir.
Bu nedenle, sadece düşünceleri değiştirmeye çalışmak çoğu zaman yetmez.
OKB Terapilerinde Sık Gördüğüm OKB Temaları: Hislerle, Çatışmalarla, Gerçek Örneklerle
Dinsel Takıntılar: “İçimden gelen düşünceler Allah’a hakaret gibi… Affedilir miyim bilmiyorum.”
Bu tür obsesyonlarda kişi, dini değerlerine aykırı düşünceler yaşar ve bu düşünceler ona sadece kötü değil, günahkâr, kirli, affedilmez hissettirir.
Danışanlar şöyle anlatır:
• “Abdest alırken içimden Allah’a küfreden bir şey geçti. Neden geldi bilmiyorum ama günah işledim diye düşündüm.”
• “Namazda yanlış ayeti okudum diye başa döndüm, sonra tekrar tekrar başladım. En sonunda ağlayarak bıraktım.”
• “Camiye sağ ayakla mı sol ayakla mı girdim hatırlamıyorum, girerken Allah’ı unuttum gibi hissettim.”
Kişi, Allah’a, dine, kutsala karşı sadakatini kanıtlamaya çalışır. Ritüeller (abdest tekrarları, duaları yeniden söylemek, sürekli tevbe etmek) iç dünyadaki suçluluğu bastırmak içindir.
Ama o suçluluk genellikle bastırılmış başka duygulara da bağlıdır: öfke, arzular, geçmişten kalma korkular…
⸻
Zarar Verme Takıntıları: “Ben böyle bir insan değilim ama içimden biri çıkacak gibi.”
Kişi, kendisine ya da bir başkasına zarar verme korkusu yaşar. Bu düşünceyle birlikte yoğun bir panik, tiksinme ve kendine yabancılaşma hissi gelir:
• “Bebek emeklerken yere eğildim, aklımdan onu pencereden atmak gibi bir şey geçti. Midem bulandı, ağladım.”
• “Arabayı sürdüm ama o kadar çok düşündüm ki birine çarpmış olabilir miyim diye döndüm, kontrol ettim.”
• “Sevdiğim insanlara zarar verme hayalleri geliyor gibi. Hemen dua ediyorum, kafamı başka şeye veriyorum.”
Bu düşünceler gerçek arzular değildir, ancak bilinçdışı bir şekilde ortaya çıkan bastırılmış korkuların dışavurumudur.
Kişi bu düşünceyle özdeşleşmekten korkar ve kendini sürekli denetlemeye başlar.
⸻
Cinsel ve Ahlaki İçerikli Obsesyonlar: “Aklıma gelen şeyleri biri bilse, beni dışlar.”
Kişi, toplumda asla kabul edilmeyecek düşünceler yaşar ve bunun sadece ayıp değil, ahlaken mahvedici olduğunu düşünür.
• “Anneme karşı uygunsuz bir şey hissetmişim gibi oldu. Aslında öyle bir şey istemiyorum ama beynim oynuyor gibi.”
• “Çocuklara karşı bir şey düşündüm mü, hatırlamıyorum. Düşünmediysem niye bu kadar korkuyorum?”
• “Bazı dini figürlerle ilgili cinsel bir düşünce geldi. Sonra günlerce ağladım. Allah beni affeder mi bilmiyorum.”
Bu düşünceler kişinin kendi arzularını ifade etmemesi, geçmişte yaşanan bastırılmış deneyimler, utanç ya da cinsellikle ilgili suçluluk taşımasıyla bağlantılı olabilir.
İnsanlar bu düşünceleri bastırdıkça, düşüncenin geri gelme gücü artar. Kişi kendini kötü bir insan zanneder ama aslında bu, zihnin kaygıyla baş etme yoludur.
⸻
Kontrol Takıntıları: “Kafamın içinde sürekli kontrol listesi var. Saniye geçmeden bir şeyleri tekrar kontrol ediyorum.”
Burada kişi, günlük hayatın en basit hareketlerinde bile hata yapmaktan korkar. Sorumluluğunu “tam yapamamış” olmaktan dolayı büyük suçluluk hisseder.
• “Kapıyı kilitledim mi emin değilim. Kilitlediğimi hatırlıyorum ama sanki gidip tekrar bakmazsam biri zarar görecek.”
• “Telefonu yanlışlıkla fırlattım mı? Kimseyi vurmadım değil mi?”
• “Ocağı kapattım ama hala patlayacakmış gibi hissediyorum.”
Bu kişiler genellikle çok sorumluluk sahibi, dikkatli, başkalarına zarar vermekten korkan insanlardır. Ancak içten içe yaşanan kontrol kaybı korkusu, dış dünyada detaylara saplanarak yatıştırılmaya çalışılır.
⸻
Temizlik ve Bulaşma Takıntıları: “Temiz olmam gerekiyordu. Ama içim hâlâ pis gibi.”
Sadece fiziksel kirlenme değil, bazen manevi ya da sembolik bir ‘pislik’ hissi vardır. Kişi sadece mikrop değil, günah ya da kötü düşüncelerle kirlenmiş hisseder.
• “Abdestten önce ellerimi en az 7 kere yıkıyorum. Yoksa dualarım kabul olmaz gibi geliyor.”
• “Biriyle tokalaştıktan sonra sanki içime kötü bir enerji geçti.”
• “Bazı kıyafetleri günlerce giymiyorum. Temizler ama ‘onlarlayken düşündüğüm kötü şeyi’ hatırlatıyorlar.”
Temizlik ritüelleri yalnızca hijyenle değil, zihinsel ‘arınma’ ihtiyacıyla ilgilidir. Sanki bir düşünce, bir anı, bir günah deriye işlemiş gibidir. Ama asıl mesele içeride biriken duygudur.
⸻
İlaç Tedavisi: Neyi Sağlar, Neyi Sağlamaz?
İlaç kullanımı OKB semptomlarını geçici olarak azaltabilir. Kişi rahatladığını, takıntıların azaldığını hissedebilir.
Ancak duygular, bastırılmış çatışmalar, suçluluk ve kaygı çalışılmadığında, semptomun yapısı çözülmez.
İlaç bırakıldığında semptomların geri dönmesi çok yaygındır.
Bu nedenle, psikanalitik terapiyle çalışmadan yalnızca ilaca güvenmek kalıcı çözüm sağlamaz.
Exposure (Matuz Bırakma) Terapisi, EMDR ve Davranışçı Yaklaşımlar Neden Yetersiz Kalabilir?
Bu yöntemler bazı kişilerde semptom yönetimi açısından fayda sağlayabilir. Ancak psikanalitik açıdan bu müdahaleler yüzeyde kalır.
– Semptomun arkasındaki anlam çalışılmadan, semptom sadece bastırılmış olur.
– Ritüeller kırılır ama aynı duygular başka bir alanda tekrar belirir.
– Davranışı ortadan kaldırmak, onunla ilişkili duyguyu dönüştürmez.
Gerçek değişim, belirtilerin neden orada olduğunu anlamakla başlar.
⸻
Bu Süreç Kolay mı? Hayır. Ama Mümkün mü? Evet.
Psikanalitik terapi bir sihirli değnek değildir.
Terapiye başlamak, danışanın içsel süreçlerine emek vermesi gereken bir yolculuktur.
Semptomlar zamanla yer değiştirir, bazen belirginleşir. Bazen de danışan “iyileşiyorum sanmıştım ama yine geldi” duygusunu yaşar.
Bu iniş çıkışlar sürecin doğasında vardır.
Terapi ancak danışanla birlikte yürütüldüğünde, danışanın motivasyonu ve kararlılığıyla derinleştiğinde gerçek anlamda etkili olur.
⸻
Sonuç: OKB’yi Bastırmak Değil, Anlamak ve Dönüştürmek
OKB, sadece düşüncelerle değil, duygularla, kimlikle ve bilinçdışıyla ilişkilidir.
Bastırmak yerine anlamak, o düşünceyi değiştirmek yerine nereden geldiğini görmek uzun vadede daha kalıcı bir yoldur.
Kendi başına bazı dönemlerde rahatlama yaşamak mümkündür.
Ancak semptomların geri gelmesi, problemin kökte hâlâ var olduğunun bir işaretidir.
Gerçek değişim, bastırmakla değil, birlikte düşünmekle mümkündür.
⸻
Bu yazı size yazıldı...
Obsesif kompulsif bozukluk, tek başına üstesinden gelinmesi gereken bir savaş değil. Terapide, birçok danışanımın yıllardır taşıdığı bu ağır yükü birlikte inceledik; anlamlandırdıkça hafifledi, yüzleşildikçe dönüştü. Belirtiler geri döndüğünde bile artık eskisi gibi korkutucu değildi. Çünkü altında yatan duygular, çatışmalar, bastırmalar adım adım konuşulmuştu.
Eğer sen de bu sürece başlamak istersen, yalnız olmadığını bilmeni isterim. OKB, çaresiz bir hastalık değildir. Çaresiz hissedilen o anlarda bile içeride bir ses yardım çağrısı yapar. Bu çağrıyı birlikte duymak ve anlamak mümkün.
Psikoterapi desteği almak istersen, Kadıköy’deki ofisimde yüz yüze ya da online seanslarla seni ağırlayabilirim. Sürece dair merak ettiklerini, ücretlendirme, seans sıklığı gibi konuları danışmak istersen, aşağıdaki iletişim formunu doldurarak ya da ofis numaram olan aşağıdaki iletişim numarasından benimle bağlantı kurabilirsin.









Yorumlar